Eğirdir Masaj Salonu Hizmetleri Ebru

Eğirdir Masaj Salonu

Eğirdir Masaj Salonu sonrasında, suların ufku çepeçaşama sardığını sadece kendi gözleriyle

gördükten sonrasında son sözü söylemek, her nedense daha uygungörünmüştü onlara.

Ralph döndü, öteki iki çocuğa baktı:

“Burası bizim.”

Ada, az çok bir tekne biçimindeydi. Bu ucunda bir tümsek

yükseliyordu. Çocukların gerisinde, darmadağınık kayalar

deniz kıyısına iniyordu. Her bir yanda taşlar, yarlar, ağaç

tepeleri ve dik bir yamaç vardı. Önlerinde, doğrusu teknenin

ortasını oluşturan bölümde, yokuş pek dik değildi; şuraya

buraya ağaçlar ve granitin pembeliği serpilmişti. Sonra,

çengelin kapladığı, koyu yeşil, yassı kısmı geliyordu adanın.

Bunun ucunda pembe bir kuyruk vardı. Kıyının ufalıp sularda

eridiği yerde, bir ada daha görülüyordu. Çocukların

bulunduğu adadan neredeyse kopmuş bir kaya parçasıydı bu.

Pembe ve belalı bir tek tabyası olan bir kale gibi, yeşil

ormanın ötesinde karşılarına dikiliyordu bu kaya.

Çocuklar, tüm bunlara, sonrasında denize baktılar. Öğleüzeribitmek üzereydi. Işığın yarattığı hayaller yok olmuştu; her şey

olduğu şeklinde görünüyordu.

“Denizin yüzeyine yükselen sığ bir kayalıktır bu. Bir

mercan kayalığı. Buna benzer resimler görmüştüm.”

Eğirdir Masaj Salonu

Denizdeki mercan kayalıklar, adanın sadece bir tek yanını

kapatmıyordu; aşağı yukarı bir mil uzaklara yayılıyor, artık

kendi kumsalları saydıkları kıyıya koşut olarak uzanıp

gidiyordu. Sanki bir dev, eğilip sularda adanın resmini

kabataslak çizmek istemiş de, işini bitiremeden bezmiş şeklinde,

mercan kayalar denize çiziştirilmişti. Kayaların çevrelediği

su, bir tavuskuşunun tüyleri kadar alacalıydı; bu suyun

içindeki taşlarla yosunlar, sanki bir akvaryumdaymış şeklinde aleniseçik görülüyordu. Kayaların dışındaki deniz koyu maviydi.

Sular yükseldiği, kayalardan uzun uzun köpük şeritleri aktığı

için, adanın bir vapur şeklinde yol aldığını sandılar bir an.

Jack, aşağıları gösterdi:

“İşte oraya indik.”

Dik yamaçlarla yarların ötesinde, ormanın parçalandığı bir

yer vardı. Ağaç gövdelerini devirdikten sonra sürüklenen

tayyare, bu yara iziyle deniz kıyısı arasında, bir sıra

hindistancevizi ağacından başka bir şey bırakmamıştı. Lagüne

uzanan büyük bir iskeleye benzeyen kayalık da görülüyordu

oralarda. Çevresinde böcek şeklinde minnacık, kımıldayan biçimler

vardı.

Ralph, durdukları ağaçsız yerden başlayıp, aşağı doğru

dolanan; bir derin hendeği, bir çiçek yığınını ve yarın

başladığı kayayı izleyen bir çizgi çizdi parmağıyla:

“En çabuk bu yoldan geri dönebiliriz.”